Kişisel Mükemmelliğin Anahtarını Keşfedin:
Depresyonu , uyku bozukluğu , hazımsızlık problemi, eklem ağrısı, sırt bel ve boyun ağrısı, kilo problemi, tiroid problemi, gıda alerjisi ,mide ve barsak problemi olmayan kaç kişi tanıyorsunuz yada siz onlardan biri misiniz?
Dikkat eksikliği , hiperaktivite, disleksi, dispraksi, öğrenme bozukluğu yada otizmli çocukların sayısının her geçen gün arttığına şahit oluyor musunuz?
Barsağımız sindirim ve emilim yerine toksin üreten bir fabrika haline geldi. Karaciğer ve Akciğer ağır toksin yükü karşısında çaresiz, vücut kendi kendini tanıyamaz hale gelmiş ve kendi dokularına saldırır hale gelmiş durumda. Adı konulmuş bir hastalığınız yoksa kendinizi sağlıklı sanmayın. Üzgünüm ama hastayız ve genetik mirasımız gelecek nesillere sağlık vaad etmiyor.
Çaresiz miyiz? HAYIR!
Cevap: Epigenetik!
Her zaman ‘Eğer çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır.’ sözü ile hareket ettiğim için önceleri mesleğimi çözümün bir parçası olarak görüyordum.
Fakat içimde hep bir şeylerin eksikliği hep vardı. Neden hastalıkları önleyemiyoruz, öngöremiyoruz soruları beni daha derinlemesine araştırmaya yöneltti. Özellikle söz konusu bir çocuk ve çektiği acılar olunca bu çok daha motive edici bir güçtü benim için.
Günümüzde multifaktöriyel olarak adlandırılan pek çok kronik hastalığın çok daha erken yaşlarda ve hatta çocukluk çağında görülmeye başlaması alarm zillerinin çalmaya başlaması demekti. Aşağı yukarı benzer hayatları yaşayan insanlar neden farklı hastalıklara yakalanıyor veya biri diğerinden daha sağlıklı olabiliyordu.
Bunun sebebi ne idi?
Cevap EPİGENETİK.
Puzzle'ın parçaları epigenetik sayesinde birleşiyordu...
Genetiği ile oynanmış gıda maddeleri, başta antibiyotik olmak üzere ilaçlar, paketli gıdalar ile bağırsak florasının bozulması ve bunun sonrasında geçirgen bağırsak oluşması, otoimmün hastalıklara yatkınlığa yol açabileceği yine hava kirliliğinin solunum yolları hastalıklarına yol açabildiği gibi pek çok "genellemeler" vardı.
Oysa nasıl ki parmak izimiz bize özeldi, çevre şartlarına verdiğimiz cevapta bize özel olmalıydı...
Epigenetik tam da bunu temel alıyor!
Sağlığın temelleri anne karnında atılır!
Bunu bilmek ve bazı hazırlıkları yapmak, sonradan oluşabilecek semptom veya hastalıkları önlemek, hastalığa çare aramak için doktor doktor, hastane hastane gezmekten, maddi ve manevi yorgunluktan kurtarabilir bizi.
Nesiller boyunca doğal olmayan şartlar altında yaşadık. Bazen kromozomlarımızda mutasyona uğrayacak kadar, bazen de gen okunma bölgelerinde metilasyon yada histon modifikasyonu denilen değişikler yoluyla bazı genlerimiz sustu. Bazı genlerimiz daha az çalışır hale geldi. Bu değişiklikler epigenetik kalıtım yolu ile nesiller boyunca aktarıldı. Pek çok hastalığın günümüzde daha sık görülür hale gelmesi hatta çocukluk çağlarında görülmeye başlanmasının sebebi bu kümülatif değişikliklerin aktarılıyor olmasıdır. Önümüzde iki seçenek var:
Ya bu birikimler artarak, gelecek nesillere aktarılacak ve hastalıklı nesiller oluşmaya devam edecek ya da bu kısır döngü, elde etmiş olduğumuz bilgiler ışığında meydana gelmiş olan bu değişikliklerin hamilelik öncesi en az 6 ay önce epigenetik danışmanlık sayesinde geri döndürülecek.
Çocuğun ilk malzemesi olan sperm ve yumurtaya aktarılmasına engel olarak sağlıklı nesiller meydana getirilecek.
Sağlıklı çocukların dünyaya gelebilmesi için, çocukların çocukluk ve erişkinliklerini hastanelerde geçirmemeleri, mutlu anne babalar görebilmek ve fikri hür irfanı hür bir ülkede yaşayabilmek için ben elimi taşın altına koymaya hazırım. Peki siz sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek için hazır mısınız?
Ben Dr Ayşe Tuzlacı. 1994 yılında başladığım meslek hayatıma 2004 yılından sonra çocuk cerrahı olarak devam ettim.
Tıp fakültesine girerken, her hastalığın bir çaresi olabileceğine inanıyordum. İlk 2 yıl insan bedeninin fizyolojisi, anatomisi, biyokimyası, dokuları, organları, kendi içindeki organ ve beyin haberleşme sistemini, otonom yani kendi kendine işleyen sinir sisteminin ne olduğunu öğrettiler. 3. Sınıftan itibaren hastalıklar öğretilmeye başlandı. Fakat çoğunun sebebi bilinmeyen hastalık olması o günden beri hayal kırıklığım olmaya devam etmiştir. Sebebini bilmediğim hastalığı nasıl çözecektim. Bulaşıcı hastalıklar ve enfeksiyon hastalıkları dışındaki çoğu hastalığın sebebi halen bilinmiyor ve her insan aynıymış gibi her hastalığa aynı ilaçlar veriliyordu. Ve farklı sonuçlar alınıyordu. En büyük sorun ise yıllar sonra anlayacaktım bunu, modern tıp insanı beden ve zihin diye ikiye bölüyordu. Oysa insan bir bütündür. Sevgili Ata’mızın en bilge sözlerinden biri olan ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’’ sözünü ancak yıllar sonra anlayabildim.
Annem ve dört teyzem Şeker hastası idi ve ben de ileride şeker hastası olabilirdim. Anneannem Alzheimer dı ve ben de ileride olabilirdim. Ya bu işte bir yanşıklık olmalı ya da bilerek ve isteyerek insanlar ilaçlara mahkum ediliyordu. Bazen de kanser nedeni ile kısa sürede öleceği söylenen insanlar yıllarca yaşamaya devam ediyordu. Bir yerlerde eksik bir şey olmalı diyerek aramaya başladım. Bu mesleki kısır döngüyü kırabilmek için çeşitli eğitimler almaya başladım. Bunlar Akupunktur, Homeopati, Ozon, Mezoterapi, İbni Sina Tıbbı, Ayurveda, Fonksiyonel Tıp ve en son olarak Epigenetik ve Nutrigenetik.
Neden doktor olmayı isteğimin sorusunun cevabı ise bilinçaltının ne kadar önemli olduğunun farkına varmamı sağladı. İlkokula başlamadan önce büyüyünce ne olacaksın sorusuna hep doktor olacağım cevabını vermiştim. Ailede doktor yoktu, rol modelim yoktu.
Çok yıllar sonra annemin hamilelik dönemini sorguladığımda çok istenen bir çocuk olmadığımı öğrendim. Anne ve babam ikisi de stresli ve evliliklerinin tam olarak oturmadığı bir dönemde annem bana hamile kalmıştı. Kimse bana bunu söylemese de anne karnında gelişmekte olan bebeğin annenin stresini ve duygularını birebir, adını bilmediği duyguları birebire yakın yaşadığını öğrendiğimde bunu anladım. Ve çocuk Ayşe istenmediğini bilinç altı kaydı şeklinde bildiği için doğumdan ölüme kadar olan sürede kendini gerekli ve istenir kılmak için doktor olmaya karar verdi. Kötü mü oldu? Hayır, fakat altta yatan gizlenmiş bu duygunun beni çok yorduğunu söylemeliyim .Meslek hayatımın yaklaşık 5 yılını hastanede nöbette geçirmiş olmak değildi yorucu olan. Gerekli olma ve istenme duygusu ile kendimi psikolojik olarak yormamdı asıl yorgunluk.
Bütün bunlardan yola çıkarak bedenen ve ruhen sağlıklı nesiller yetiştirilebilmesi, her insanın içinde açmayı bekleyen yeteneğinin keşfedilerek rahat, huzurlu ve doyumlu hayatlar yaşayabilmesi için gebelik öncesi çocuğa hazırlık yapılması gerektiğini savunuyorum.
Hayatımı insan denilen varlığı hem bedensel hem de zihinsel olarak anlamaya adadım. Geldiğim noktada beden ve zihin sağlığının bir bütün olduğu ve sağlığın anne karnından bile önce başladığı, farkındalığın hayatın her anı için çok değerli olduğu ama özellikle Çocuk dünyaya getirirken çok daha önemli ve değerli olduğu kanaatine vardım. Sebepler sonuçları belirler ve süreçler her ikisini de etkiler.
Built by Erguvan ÖZBEK